evimin çok yakında mezarlık olması ne ironi, -böyle benim gibi- ölümden korkan biri için.toprağına dokunamayan bir mezarın, duasını eksik etmeyen aynı zamanda ve ürperen, hüzünlenen...ama ben bu mezarlığı seviyorum.hele o denizcinin mezar taşı...o üstünde yazanlar.yolum düşmese de bir şekilde gidip tekrar tekrar okuyorum o şiiri.
üstelik bizim şu mezarlık-karacaahmet-öyle imkansız bir sessizlikte ki!iki ana caddenin ortasında sıkışmış,ulu ağaçlı,sokak köpekli ve kargalarıyla beraber hem de.sanki gizemli bir güç tarafından huzura bulanmış.mezarlıktan çıkar çıkmaz trafik sesiyle boğuluyor insan.
bugün yeni yılın ilk günü ve şu aklıma gelenlere bak.
tamamen özlemden ve alkolden saçmalıyorum belki.
ama olsun, yine de ben kargalardan korkuyorum.bu konuya daha sonra değineceğim.
sevdiğim insanlar, siz kendinizi bilirsiniz.ve özlendiğinizi de...
31 Aralık 2009 Perşembe
22 Aralık 2009 Salı
yıllar sonra
yıllar sonra felsefe tarihi kitabımı açtım.nedendir bilinmez, tesadüfe bak ki, aylinle sevdiğimiz bölümlere rastladım.condillac'ın heykeli, arı masalı...bir de benim güldüklerim var: şu descartes'e -geziyorum o halde varım,bu mu yani- eleştirisiyle yaklaşan onunla çağdaş filozofu, descartes'in bu eleştiriyi ciddiye alıp karşı tezler üretmesi, giden kurşunun aslında durduğunun kanıtlanması...vs.
sayfalarını,bölümlerini unuttuğum,eski bir albümmüş gibi uzaktan baktığım bu kitap açtığım ilk dakikada beni nereler götürdü.hem de tesadüfen.
dün de yine tesadüfen sevgili felsefe hocamızın fotoğraflarını gördüm lisenin kötü internet sitesinden.bir gün önce de merve okulda ondan nefret ettiğini anlattı.haklıydı da.destekledim,biraz daha kötüledim nedenini söylemeden.
sanki çok sevilen bir öğretmen gibi kesiyordu öğretmenler günü pastasını fotoğrafta.bir tek biz severdik, ikimiz.gürkan sever miydi bilmiyorum.zannetmiyorum.ice berg'in sevmediği kesin.inci sever miydi?dalga geçerdi sanki.bir kere oy vermekle ilgili tartışmışlardı bir de.sonra ahmet'le duygu...paranoyak aylin söylenirdi o dönem.güzel şarkıydı.
hem milliyetçilikle ırkçılık arasında ince bir çizgi var, öncelikle bunu belirtmem lazım.
ayrıca karısı siyah transparan bluzun içine kırmızı sutyen giymişti okul şenliğinde.çok iticiydi.bir de aylin'le bana neden o kadar kötü baktığını hiç anlayamamıştık.gülümsemiştik hatta.ne salakmışız.
hani ona teklif gelmişti sanjosef'ten?kızı nereyi kazandı acaba?kızı hakkında birkaç dedikodu duymuştum.söyleseydim nolurdu ki?.oğlu da odtü de görmüştü beni.puah.hiç odtü'ye gitmedim ki.
bilgisayar bakmıştık ne saçma.amerikan üniversitelerindeki profesörler gibi biri sanmıştık onu herhalde.
her neyse.uzun zamandır okumuyorum.yani okumuyorum derken,işte o tarz kitapları.istiyorum ama okumuyorum.üstelik bildiklerimin de çoğunu unuttum.bugün o kitabı açmam tesadeüfen oldu,yazmış mıydım?
ablamın oyuncu bir arkadaşı faydası olur diye felsefeye başlamak istemiş.kitap önermemi istedi benden.bilmem ki.ne öneriyim şimdi ona?uğur felsefe öğreniyor değil herhalde.hatırlamıyorum ki neler okumuştum.belki de hiç okumadım.hiçbir şey öğrenmedim.
zaten benim uğur'u almış merve'den(merve'ye vermiştim) bir daha da vermemiş.bir de teyzeme gidip merve'nin benim gibi olmaya çalıştığını söylemiş.kız zerre kadar ilgilenmiyo felsefeyle de senle de.bizden daha akıllı.herkesin bir sorunu var di mi bu hayatta,bir sen normalsin.herkesin gözünden anlarsın derdini, herkesin hayatını kurtarırsın di mi?bir de aynaya baksan.
ne diyordum?aylin bana bir iki kitap önersene.yeni başlayanlar için.yok yok benim için değil.dedim ya o arkadaş için.ben öğrenmiyorsam da başkasına yardım etmemezlik olmaz.gerçi ilk başta boşver dedim ama.olsun olsun.bilsinler,okusunlar.
belki ben de okurum tekrar.belki daha sonra.
sayfalarını,bölümlerini unuttuğum,eski bir albümmüş gibi uzaktan baktığım bu kitap açtığım ilk dakikada beni nereler götürdü.hem de tesadüfen.
dün de yine tesadüfen sevgili felsefe hocamızın fotoğraflarını gördüm lisenin kötü internet sitesinden.bir gün önce de merve okulda ondan nefret ettiğini anlattı.haklıydı da.destekledim,biraz daha kötüledim nedenini söylemeden.
sanki çok sevilen bir öğretmen gibi kesiyordu öğretmenler günü pastasını fotoğrafta.bir tek biz severdik, ikimiz.gürkan sever miydi bilmiyorum.zannetmiyorum.ice berg'in sevmediği kesin.inci sever miydi?dalga geçerdi sanki.bir kere oy vermekle ilgili tartışmışlardı bir de.sonra ahmet'le duygu...paranoyak aylin söylenirdi o dönem.güzel şarkıydı.
hem milliyetçilikle ırkçılık arasında ince bir çizgi var, öncelikle bunu belirtmem lazım.
ayrıca karısı siyah transparan bluzun içine kırmızı sutyen giymişti okul şenliğinde.çok iticiydi.bir de aylin'le bana neden o kadar kötü baktığını hiç anlayamamıştık.gülümsemiştik hatta.ne salakmışız.
hani ona teklif gelmişti sanjosef'ten?kızı nereyi kazandı acaba?kızı hakkında birkaç dedikodu duymuştum.söyleseydim nolurdu ki?.oğlu da odtü de görmüştü beni.puah.hiç odtü'ye gitmedim ki.
bilgisayar bakmıştık ne saçma.amerikan üniversitelerindeki profesörler gibi biri sanmıştık onu herhalde.
her neyse.uzun zamandır okumuyorum.yani okumuyorum derken,işte o tarz kitapları.istiyorum ama okumuyorum.üstelik bildiklerimin de çoğunu unuttum.bugün o kitabı açmam tesadeüfen oldu,yazmış mıydım?
ablamın oyuncu bir arkadaşı faydası olur diye felsefeye başlamak istemiş.kitap önermemi istedi benden.bilmem ki.ne öneriyim şimdi ona?uğur felsefe öğreniyor değil herhalde.hatırlamıyorum ki neler okumuştum.belki de hiç okumadım.hiçbir şey öğrenmedim.
zaten benim uğur'u almış merve'den(merve'ye vermiştim) bir daha da vermemiş.bir de teyzeme gidip merve'nin benim gibi olmaya çalıştığını söylemiş.kız zerre kadar ilgilenmiyo felsefeyle de senle de.bizden daha akıllı.herkesin bir sorunu var di mi bu hayatta,bir sen normalsin.herkesin gözünden anlarsın derdini, herkesin hayatını kurtarırsın di mi?bir de aynaya baksan.
ne diyordum?aylin bana bir iki kitap önersene.yeni başlayanlar için.yok yok benim için değil.dedim ya o arkadaş için.ben öğrenmiyorsam da başkasına yardım etmemezlik olmaz.gerçi ilk başta boşver dedim ama.olsun olsun.bilsinler,okusunlar.
belki ben de okurum tekrar.belki daha sonra.
o değil de
geçen gün kırmızı şarabın aleyhinde o kadar konuştum, lıkır lıkır içtim ondan sonraki gün.sevdim de.
19 Aralık 2009 Cumartesi
kabak tatlısı ve bira
biri büyüdükçe sevdiğim, diğeri büyüdükçe severim sandığım ama beni fena halde yanıltan tat.
öyle ya ilk biramı da çikolatayla içmiştim.çarpar demişlerdi,çarpmadı.ya da tadı o kadar kötüydü ki farkedemedim.sonraları işi inada bindirip içki içmeye çalıştım.tatma imkanım oldukça denedim tüm içkileri birer birer.
bir tek kırmızı şaraptan korktum.ya sevmezsem, ya bir daha hiç romantik olamazsam diye.bir daha kimse bana aşk kadını deyip, kırmızı şarap hediye etmezse diye doğum günlerimde.
bir gün yenildim merakıma.
içtim yasak içkiden.
cennetten kovulmamak için de gizledim herkesten; aslında kırmızı şarabın tadını sevmediğimi.
görünüşünü sevdim ben onun.bordoya kaçan o kırmızının kadehte duruşunu, o kadehi tutan kadının ellerini ve o kadehin götürüldüğü dudakları.
utandım sonra.böylesine yüzeysel olduğum için.ama aşk bu ya vazgeçemedim işte.
üzgünüm dostlarım, hiçbirini içemedim aldığınız şarapların.ama hepsini sakladım,korudum.yıllanacaklar benimle birlikte.içilmeyecekler.
bilen bilir, değil mi aylinim, içmediğimi şaraplarımı?kızgın olmadığınızı da ben bilirim.bilir benim benim dostlarım aşka duyduğum aşkları.
sonraları tekilaya merak sardım.hiç de sarhoş olmadım adamakıllı.şöyle azıcık ısındığını bilirim damarlarımın ama isterdim bir akşam gerçekten sarhoş olmayı.tekilayla olmadı, beceremedim.kabul etmedi bünyem neşeli tekilayı.
hiç melankolik vücuda gider mi tekila?kolanya vereceksin en acısından.ya melankoliye ya da ölüme.
denemedim kolanyayı.denemem de.çünkü ben nefret ederim hastane kokusundan.iğneden de azıcık korkarım.
bu gece uykusuzluğum geri döndü.onun üstüne dark knight izledim, hiç iyi gitmedi.korkarım kabuslarımdan.yalnızım da.
zor günler için sakladığım biramı açtım sonunda. büyüdükçe severim sandığım ama beni fena halde yanıltan tat.evet.bira.gençliğimi yaşayamadım senin yüzünden be.sevemedim gitti..
ve çocukken ağzıma sürmediğim ama büyüdükçe sevdiğim o tat.kabak tatlısı.
korkuyorum annem.ben yiyemezdim böyle şıralı tatlıları.bu kız büyümekte mi yoksa ölmekte mi bu kızın aklı fikri?
seviyorum ne yapayım.yiyorum ben kabak tatlısı.
en azından bu gece.birayla birlikte.
öyle ya ilk biramı da çikolatayla içmiştim.çarpar demişlerdi,çarpmadı.ya da tadı o kadar kötüydü ki farkedemedim.sonraları işi inada bindirip içki içmeye çalıştım.tatma imkanım oldukça denedim tüm içkileri birer birer.
bir tek kırmızı şaraptan korktum.ya sevmezsem, ya bir daha hiç romantik olamazsam diye.bir daha kimse bana aşk kadını deyip, kırmızı şarap hediye etmezse diye doğum günlerimde.
bir gün yenildim merakıma.
içtim yasak içkiden.
cennetten kovulmamak için de gizledim herkesten; aslında kırmızı şarabın tadını sevmediğimi.
görünüşünü sevdim ben onun.bordoya kaçan o kırmızının kadehte duruşunu, o kadehi tutan kadının ellerini ve o kadehin götürüldüğü dudakları.
utandım sonra.böylesine yüzeysel olduğum için.ama aşk bu ya vazgeçemedim işte.
üzgünüm dostlarım, hiçbirini içemedim aldığınız şarapların.ama hepsini sakladım,korudum.yıllanacaklar benimle birlikte.içilmeyecekler.
bilen bilir, değil mi aylinim, içmediğimi şaraplarımı?kızgın olmadığınızı da ben bilirim.bilir benim benim dostlarım aşka duyduğum aşkları.
sonraları tekilaya merak sardım.hiç de sarhoş olmadım adamakıllı.şöyle azıcık ısındığını bilirim damarlarımın ama isterdim bir akşam gerçekten sarhoş olmayı.tekilayla olmadı, beceremedim.kabul etmedi bünyem neşeli tekilayı.
hiç melankolik vücuda gider mi tekila?kolanya vereceksin en acısından.ya melankoliye ya da ölüme.
denemedim kolanyayı.denemem de.çünkü ben nefret ederim hastane kokusundan.iğneden de azıcık korkarım.
bu gece uykusuzluğum geri döndü.onun üstüne dark knight izledim, hiç iyi gitmedi.korkarım kabuslarımdan.yalnızım da.
zor günler için sakladığım biramı açtım sonunda. büyüdükçe severim sandığım ama beni fena halde yanıltan tat.evet.bira.gençliğimi yaşayamadım senin yüzünden be.sevemedim gitti..
ve çocukken ağzıma sürmediğim ama büyüdükçe sevdiğim o tat.kabak tatlısı.
korkuyorum annem.ben yiyemezdim böyle şıralı tatlıları.bu kız büyümekte mi yoksa ölmekte mi bu kızın aklı fikri?
seviyorum ne yapayım.yiyorum ben kabak tatlısı.
en azından bu gece.birayla birlikte.
8 Kasım 2009 Pazar
4 Kasım 2009 Çarşamba
bazı şeyleri biraz eksik anlatmış olabilirim

''sevgilim, otur biraz konuşmamız gerek. sana hiç yalan söylemedim bil. ama bazı şeyleri biraz eksik anlatmış olabilirim.'' ( www.fizy.com/s/162o8u )
kim ki her şeyleri anlatabilmiş kusursuzca ve kesinlikle tam olarak? ben düşünürdüm, en azından bir gün bunu tam olarak başarabileceğime. herkese olmasa da en azından birkaç sevgiliye...
şimdi öyle umutsuz ve öyle paramparçayım ki, ne daha fazla anlatmaya gücüm var ne de artık anlatabilecek bir şeyim var.
tüm yaşam tecrübenle, gizlice sakladığın 'benlik hazineni ve yaşam amacını' yani kısacası aşktan da öte en önemli şeyini paylaştıktan sonra neyin kalır ki elinde?
işte artık benim de hiçbir şeyim yok.
önceleri kelimelerim vardı
yavaş yavaş soldular
harflerimi almaya çalışıyorlar şimdi de
gizli gizli
hissediyorum çünkü
her bir harf bir duyguya denk bende
iyi kalpli bir çizgifilm karakteriyim ben
yaşam enerjisi
vücut sıcaklığı çalınan
özensizce çizilmiş olan tanrı tarafından
savunmasızım
kalkansız olarak yaratılmışım
önceleri kahraman sanırken kendimi
şimdi bir dekor olduğumu biliyorum
ve işte bu yüzden susuyorum
ve üzgünüm
son yaptığım şey olacak olsa bile
harflerimi vermiyorum.
yazmayıp konuştuğum onbinlerce güne acıyorum. yok bundan sonra konuşmak. alınganım, ağlıyorum.
kim ki her şeyleri anlatabilmiş kusursuzca ve kesinlikle tam olarak? ben düşünürdüm, en azından bir gün bunu tam olarak başarabileceğime. herkese olmasa da en azından birkaç sevgiliye...
şimdi öyle umutsuz ve öyle paramparçayım ki, ne daha fazla anlatmaya gücüm var ne de artık anlatabilecek bir şeyim var.
tüm yaşam tecrübenle, gizlice sakladığın 'benlik hazineni ve yaşam amacını' yani kısacası aşktan da öte en önemli şeyini paylaştıktan sonra neyin kalır ki elinde?
işte artık benim de hiçbir şeyim yok.
önceleri kelimelerim vardı
yavaş yavaş soldular
harflerimi almaya çalışıyorlar şimdi de
gizli gizli
hissediyorum çünkü
her bir harf bir duyguya denk bende
iyi kalpli bir çizgifilm karakteriyim ben
yaşam enerjisi
vücut sıcaklığı çalınan
özensizce çizilmiş olan tanrı tarafından
savunmasızım
kalkansız olarak yaratılmışım
önceleri kahraman sanırken kendimi
şimdi bir dekor olduğumu biliyorum
ve işte bu yüzden susuyorum
ve üzgünüm
son yaptığım şey olacak olsa bile
harflerimi vermiyorum.
yazmayıp konuştuğum onbinlerce güne acıyorum. yok bundan sonra konuşmak. alınganım, ağlıyorum.
31 Ekim 2009 Cumartesi
sınav geliyorum demez
bugün ilk kez odamda vakit geçiriyorum.tekrar ve yine hastayım,iyileşmemin üstünden bir gün bile geçmeden.semih'e gitmeye hazırlanıp fırtınadan dolayı gidemeden.romanıma kaldığım yerden ilk kez devam etmeye kalkıp binbir türlü sebepten edemeden.ve son olarak semih'e aldığım deftere bu evde hiçbir şey yazamadan.
hazır sınav takvimi de açıklanmışken ders çalışmak yerine yaptığım teşebbüsleri kınıyorum.hem biyolojik olanları hem psikolojik olanları.bu kınamanın haklılığını oylamak için bkz:
( http://hukuk.marmara.edu.tr/dosya/kasım2009arasınavlar.pdf )
hazır sınav takvimi de açıklanmışken ders çalışmak yerine yaptığım teşebbüsleri kınıyorum.hem biyolojik olanları hem psikolojik olanları.bu kınamanın haklılığını oylamak için bkz:
( http://hukuk.marmara.edu.tr/dosya/kasım2009arasınavlar.pdf )
28 Ekim 2009 Çarşamba
domuz gribinden hallice
insan neden hızlıca hasta olduğu gibi hızlıca iyileşemez?gerçi dünden beri çok gelişme kaydetti vücudum.hayır bir an önce iyileşemezsem psikolojik olarak domuz gribi olacağım diye korkuyorum.ki kendimde öyle bir performans görüyorum.öss zamanında rehberlik derslerinde anlatılan o klasik hikayenin kahramanı ben olabilirdim gayet.hani şu soğuk hava deposunda kapalı kalan,aslında depo çalışmadığı halde soğuktan donarak ölen kahraman.zaten o motivasyon asla iyi bir şey için sağlanamaz.bir nlp pratisyeni olarak söylediklerimi hiç tasvip etmesem de en iyi motivasyon korku anıdır diyorum.
dün gökçe akşam 6ya kadar uyanmayınca haliyle merak ettim.geçen gün yine böyle bir zamanda odasına sinsice girip onu tam uyandıracakken o uykusundan aniden uyanıp benden korktuğu için uyandırma faslını erteleyip durdum.en sonunda kafamda gökçenin başına gelebilecekler adlı korku filmini izleyip korkuyla onu uyandırdığım zaman motivasyonum gerçekten tamdı.
her neyse ocakta barbunya pilaki var.halis muhlis el emeği göz nuru tavuk çorbası (bkz. hasta çorbası) da cabası.bir tek elinde ekmekle işten eve gelen koca eksik.
misafir beklemekteyiz, ilgilenenlere duyurulur.
dün gökçe akşam 6ya kadar uyanmayınca haliyle merak ettim.geçen gün yine böyle bir zamanda odasına sinsice girip onu tam uyandıracakken o uykusundan aniden uyanıp benden korktuğu için uyandırma faslını erteleyip durdum.en sonunda kafamda gökçenin başına gelebilecekler adlı korku filmini izleyip korkuyla onu uyandırdığım zaman motivasyonum gerçekten tamdı.
her neyse ocakta barbunya pilaki var.halis muhlis el emeği göz nuru tavuk çorbası (bkz. hasta çorbası) da cabası.bir tek elinde ekmekle işten eve gelen koca eksik.
misafir beklemekteyiz, ilgilenenlere duyurulur.
26 Ekim 2009 Pazartesi
yeni doğana sevgiler
güzeldi be.sigara dumanına rağmen hem de.damaklığıma sinmiş sigaranın acı tadı.fırçala fırçala geçmiyor.içmiş gibi oldu ama içmeyip ancak bu kadar içilebilir bir sigara işte.
ne çok konuşuldu, ülke de kurtarıldı, behlül de konuşuldu,okan bayülgen de kınandı inci'nin tüm karşı çıkmalarına rağmen.
tabi ahmet de susup gezindi etrafta.arada gelip gidip o ölsün bu ölsün falan dese de.duygu her zamanki gibi hem başka milyon şeyle ilgilenip hem konuşulanları dinledi, hem sordu.berkay susup susup gülümsedi arada onay verdi nadiren karşı çıktı.deniz'in de çene ekleminde problem varmış.aynı problemi ilk kez başkasıyla paylaşıyorum.'sende de şöyle oluyor mu' gibi sorulara yol açıyor.her neyse...semih de konuştu,tartıştı,ayakları üşüdü.ben ısıttım.
ama yine ahmetle inciye doyamadan döndüm.bir de hasta olup.burun çekiyorum, boğazım yanıyor,biraz da halsizlik.ama şimdilik domuz gribinden şüphelenmiyorum.olsa olsa benim başıma gelir diye düşünsem de..
son olarak ağlamaklı değildim be aylinim.niye bilmiyorum ama değildim.ahmet doğdu ne de olsa.gerçi ben mutlu zamanlarda daha çok ağlamaklı olurum.
her neyse aslında sen yanılmadın aylinim ben değiştim belki de.gelmek zor şeydir bir de.dert etme.
ne çok konuşuldu, ülke de kurtarıldı, behlül de konuşuldu,okan bayülgen de kınandı inci'nin tüm karşı çıkmalarına rağmen.
tabi ahmet de susup gezindi etrafta.arada gelip gidip o ölsün bu ölsün falan dese de.duygu her zamanki gibi hem başka milyon şeyle ilgilenip hem konuşulanları dinledi, hem sordu.berkay susup susup gülümsedi arada onay verdi nadiren karşı çıktı.deniz'in de çene ekleminde problem varmış.aynı problemi ilk kez başkasıyla paylaşıyorum.'sende de şöyle oluyor mu' gibi sorulara yol açıyor.her neyse...semih de konuştu,tartıştı,ayakları üşüdü.ben ısıttım.
ama yine ahmetle inciye doyamadan döndüm.bir de hasta olup.burun çekiyorum, boğazım yanıyor,biraz da halsizlik.ama şimdilik domuz gribinden şüphelenmiyorum.olsa olsa benim başıma gelir diye düşünsem de..
son olarak ağlamaklı değildim be aylinim.niye bilmiyorum ama değildim.ahmet doğdu ne de olsa.gerçi ben mutlu zamanlarda daha çok ağlamaklı olurum.
her neyse aslında sen yanılmadın aylinim ben değiştim belki de.gelmek zor şeydir bir de.dert etme.
20 Ekim 2009 Salı
Misafir beklemekteyim...
Aradan uzun zaman geçti, zamanın içinden ben de geçtim haliyle.
Şimdi de yeni evimin mutfak masasında yazıyorum bunları en nihayetinde.
Sırası mı şu an, hiç de içimden yazmak geçmezken...dün aylinle konuşmamın etkisi belki de.
Ama tarif edebilirim evimi.amerikan mutfağımızı, kullanamadığımız şöminemizi, spot ışıklarımızı ve tüm bunlara rağmen madden değil manen bir türlü ısınamayan buz gibi odamı...
Anlatılamayan bir huzur ve beraberinde bir korku taşımaktayım.Hem zaten güzel bir duygunun yanına güzel gider korku.Bir tutam tarçın ya da kekik gibi.İkisinin de kekremsi bir tadı var kulvarları farklı olsa da.
Ocakta pişen yemekler ve tatlılar olumlu sinyaller vermekteyken bu akşamlık bu kadar.
Dostlara selamlar...
Şimdi de yeni evimin mutfak masasında yazıyorum bunları en nihayetinde.
Sırası mı şu an, hiç de içimden yazmak geçmezken...dün aylinle konuşmamın etkisi belki de.
Ama tarif edebilirim evimi.amerikan mutfağımızı, kullanamadığımız şöminemizi, spot ışıklarımızı ve tüm bunlara rağmen madden değil manen bir türlü ısınamayan buz gibi odamı...
Anlatılamayan bir huzur ve beraberinde bir korku taşımaktayım.Hem zaten güzel bir duygunun yanına güzel gider korku.Bir tutam tarçın ya da kekik gibi.İkisinin de kekremsi bir tadı var kulvarları farklı olsa da.
Ocakta pişen yemekler ve tatlılar olumlu sinyaller vermekteyken bu akşamlık bu kadar.
Dostlara selamlar...
3 Eylül 2009 Perşembe
nerden bu arabesk isimler?
Arebeskim.Hep de öyle oldum.Korkarım hep de öyle olacağım.
Bu blogu kaybettiğim bloguma adıyorum(ölmüş gibi oldu-bir bakıma öyle de).
O yüzden adı 'hoşçakal gece'.
Kaybettiğim, öldürdüğüm nice gecelere de elveda aynı zamanda.
Arabeskim işte.
Ve de ben... Bir gece yaratığıyım,melankoli içerim.
Kimseye dokunmaz bir zararım, ışıklı gecelerde yaşarım.
Bu blogu kaybettiğim bloguma adıyorum(ölmüş gibi oldu-bir bakıma öyle de).
O yüzden adı 'hoşçakal gece'.
Kaybettiğim, öldürdüğüm nice gecelere de elveda aynı zamanda.
Arabeskim işte.
Ve de ben... Bir gece yaratığıyım,melankoli içerim.
Kimseye dokunmaz bir zararım, ışıklı gecelerde yaşarım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)