
Ben hastaymışım. Tedavisi de yokmuş. Üzülmeyin canım, bilim ilerliyor... Hem siz öldünüz de noldu? Hala konuşabiliyorsunuz o güzel laflarınızla, sonelerinizle sobeliyorsunuz -biz- hayatın aciz kullarını. Ne diyordum, tabii ya, ölüm. Bu hastalıktan ölünmüyormuş göz süzmeyin daha fazla. Siz de ne sulu gözmüşsünüz yahu, hiç bilmezdim. Benden umutlu muydunuz? Kimim ki ben, tek avuntusu söylenegelen bir güzellik maskesiyle, yıkık dökük ruhunu gizleyen bir sirk şarlatanı, namuslu bir orospu, kanadı kırık bir serçe, leş bekleyen bir akbaba, gece bekçisi bir baykuş, gizemli bir lale soğanı, aşk içinde yanan ama nafile biten gözden düşmüş bir oyuncak, yokolup gitmeye mahkum ruhlar kerhanesi...
Niçin kendime hakaret edeyim, aksine, içine binlerce ruh sığdıran bu bedeni yücelttim ben az önce. Birkaç güzel laf da ben edeyim demiştim bu sahnede, bana söz hakkı düşmedi. Benim rolüm de bu kadarmış. Hem ne demişler, rolün büyüğü küçüğü olmaz. Bilmiyorum, bunu da mı siz söylediniz. Kabalık etmemişimdir umarım.
Beni düşünmeyin, devam edin uykunuza. İşte Şekspir olmanın da böyle kötü bir taraftı var değil mi? Adınızı her anan bölüp duracak uykunuzu sonsuza kadar. Ben mi? Adım asla hatırlanmayacak, sizin gibi güzel laflarım olmayacak, sonsuza kadar mışıl mışıl uyuyacağım. Yalnız ve rüyasız.
İyi geceler, tatlı rüyalar Sir William Shakespeare.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder